DAMLAYA DAMLAYA GÜL OLSUN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

KİTAP TAVSİYELERİ

2 posters

Aşağa gitmek

KİTAP TAVSİYELERİ Empty KİTAP TAVSİYELERİ

Mesaj tarafından YamanTurk C.tesi Kas. 10, 2007 3:23 am

KİTAP TAVSİYELERİ BASEGMEDILER


BAŞEĞMEDİLER

"İki kapak arasındaki bir kitap değil, bir yürek" sanki.

İlteris Yayınları tarafından basılan ve Yusuf Ziya ARPACIK (Yusuf Hoca) tarafından kaleme alınan BAŞEĞMEDİLER isimli eseri okuduğumda gayri ihtiyari bu cümle döküldü dudaklarımdan. Bir savaşçının kaleminin bu kadar güçlü olabileceğini doğrusu tahayyül edemezdim. Ancak O, bir hayali, ütopyayı ya da kurguyu değil, yaşadıklarını yazdığı ve bunu yaparken herhangi bir kaygı (estetik, edebi vs.) taşımadığı için ortaya böylesi güzel bir eser çıktığını düşünüyorum.

Mevlana Celaleddin Rûmi' nin "Testide ne varsa, dışına o sızarmış" sözünün canlı bir tecellisi sanki bu kitap. İddia ediyorum ve hatta biliyorum ki, kitabın ilk sayfasını açtığınızda bir daha kapatamayacaksınız. Ta ki bitirene kadar. Ünlü yazarların elinden çıkmış ve türlü söz sanatlarıyla süslü nice eserler okudum. Ve lezzetli bir yemişin damaklarınızda bıraktığı tad gibi, gönlünüzü cilalayan nice şiirler. Ama daha önce beni böylesi sürükleyen bir kitabı ne okudum ne gördüm...

Henüz baskıya girmeden bilgisayarda okumuştum ilk kez ve son satırına kadar adeta içerek. Yakın tarihimizde yaşananları en yalın haliyle bu kitapta buldum. Ruhumda fırtınalar kopardı. Adeta bir kasırga gibi, beynimin tüm kıvrımlarında dolaştı. Kâh isyan ettim zulmün böylesine, kâh sevindim "zulüm asla payidar olmaz" lafını şiar edinen bir avuç yiğidin verdiği soylu mücadeleyle. Ve hepsinden önemlisi "nefs muhasebesi" yapma fırsatı buldum bu kitapla. Ve kendime sordum defalarca "acaba hür esirlerden miyim"

Bazı şeyler vardır. Yaşanır, anlatılmaz.. Ben de şu an anlatılmazlığındayım bir sevdanın. Yazacak fazlaca birşey bulamıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim ki; kitabın kapağını kapattığınızda şehitlerimizin dizi dizi, adeta bir kervan olup yüreğinizden aktığını hissedeceksiniz.

Yusuf Hocam Türk' ün olduğu her coğrafyada bileğiyle, yüreğiyle mücadele etmiş ve halende etmeye devam etmekte. Ancak bana göre en büyük hizmeti bu mücadeleyi gelecek nesillere aktarmak yolunda attığı bu adım ile gerçekleştirmiş oldu.

Zira "SÖZ UÇAR YAZI KALIR.."


BAŞEĞMEDİLER

Şahadete gün verirken zaman
Yiğitlere ün verirken zaman
Asrın girdabında erirken zaman

Dert sofrasından bal yediler,
Baş verdiler, baş eğmediler...

Küfre karşı imanla, yalın yürek
Sehpalara yürüdüler gülerek
Tam beş bin yiğit, tek tek..

Dert sofrasından bal yediler,
Baş verdiler, baş eğmediler...

Gönül laf anlayıp ele gelse,
Anlatsa Anadolu dile gelse,
İsmet Şahin, Ahmet Kerse

Dert sofrasından bal yediler,
Baş verdiler, baş eğmediler...

Yürekleri vatan, yumrukları dağ
Kopup gidiverdiler çağ be çağ..
Selçuk Duracık, Halil Esendağ

Dert sofrasından bal yediler,
Baş verdiler, baş eğmediler...

Çiğnenmesin diye kutlu vatan..
Düşünmeden can verdiler can…
Ali Bülent Orkan, Fikri Arıkan..

Dert sofrasından bal yediler,
Baş verdiler, baş eğmediler...

Unutma dünü.. ve unutturma Ülküdaş..
Mustafa Pehlivanoğlu şehitlere baş,
Cengiz Baktemur, Cevdet Karakaş

Dert sofrasından bal yediler,
Baş verdiler, baş eğmediler...

Kimi kızıl kurşun, kimi yağlı urganda
Kimi okul bahçesinde, kimi harmanda..
Kimi de Yusuf’ ça kara zindanda..

Dert sofrasından bal yediler,
Baş verdiler, baş eğmediler...


09.05.2004
İstanbul

YamanTurk

Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 09/11/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

KİTAP TAVSİYELERİ Empty YOLBAŞI

Mesaj tarafından YamanTurk C.tesi Kas. 10, 2007 3:25 am

KİTAP TAVSİYELERİ YOLBASI

ERİŞİR FETHE, FEDAİSİ OLAN DAVALAR…

16 Mart 2005


Türkmenem hey Türkmenem
Unutulmuş tek menem
Musul, Kerkük ilinde
Unutulmuş Türk menem

Din kardaşım, yoldaşım
Vurur kaldırsam başım,
Sahip çıkmaz soydaşım
Avutulmuş Türk menem

16 Mart 2005. Saat 01.40..

Alem kaçıncı uykuda kimbilir. Benimse çarmıha gerilmiş gözbebeklerime uyku öylesine uzak ki.. Tarifsiz hislerin istilasında tüm bedenim. Anlatılmazlığındayım bir sevdanın.. Yaşamaksa bunun adı; eh işte yaşıyorum tesbih gibi özlemini duyduğum kutlu beldelerin hasretini çekerek….

Yusuf Hoca’ mın (Yusuf Ziya ARPACIK) kaleme aldığı ve İlteriş Yayınları tarafından basılan "YOLBAŞI - Irak Gerçeği ve Türkmenler'in Direniş Öyküsü" adlı kitabını akşam üzeri okumaya başladım. Ve tıpkı BAŞEĞMEDİLER adlı kitabında olduğu gibi, bitirmeden bırakamadım.

Çocukluğumdan beri Türk’ ün yaşadığı her coğrafyaya ilgi duymuşumdur. Ancak KERKÜK deyince ayrı bir sızlar içim, ayrı bir yanar yüreğim. Zira bu kadim TÜRK YURDU hep katliamlarla duyurmuştur adını. Bu kutlu beldeye seyahatiniz Yusuf Hocam’ ın kitabın henüz başında Kerkük’le yaptığı telefon görüşmesi sonrasında, odanın bir köşesinde duran ve üzerinde Türk Dünyasının her köşesinden toz zerrecikleri taşıyan tam teşekküllü sırt çantasını yüklenmesiyle başlıyor.

Sayfaları çevirdikçe daha bir anlam kazanıyorı bu seyahat.. Kitap öylesi akıcı ve bir o kadar da yalın bir dille yazılmış ki, Suriye’nin El Selame Sınır kapısında bekleyen ve yedi saat boyunca mesafe kat edemeyen sanki Yusuf Hocam değil sizsiniz Ve o sıkıntıyı, çözümsüzlüğü iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Artık Yusuf Hoca’mın yoldaşısınız, yâranısınız.. Musul’da, Kerkük’ te, Tel’afer’de onunla yan yana yürüyorsunuz sanki.. Ve etrafınızda Türkmen Milliyetçi Hareket’ inin akıncıları. Bir bir tanışıyorsunuz zulmün yıkılmayan kaleleri ile…

Hüsamettin TÜRKMEN, İzzettin ALPARSLAN, Ekrem TUZLU, Münir KAFİLİ ve bayrak olmuş diğer yiğitler…

Ve kanlarıyla bayrakta al olan şehitler…

Nejdet KOÇAK ve Ata HAYRULLAH’ ın yolbaşçılığında kervan kervan dizi dizi şehitler….

Zulme boyun eğmeyen ve bedenini tutuşturarak uçmağa varan Türkmen kızı Zehra’nın hayrıkışları çınlıyor kulaklarınızda:

“Ey bahtı kara Türkmenler!.. Ben Kerkük’ ün kızıyım. Bu şehirden asla vazgeçmeyeceğim. Bu iskan ve zulüm politikasını protesto etmek, Türkmenlerin istiklal yolunda bir basamak olmak, Türkmen varlığını yükseltmek uğruna şimdi kendimi yakacağım. Kerkük bize kalacaktır. Katillere ve zalimlere karşı mustazafların intikam yemini olacağım. Yaşasın Türkmeneli..”

Ve boğazınızda bir şeylerin düğümlendiğini hissediyorsunuz. Engel olamıyorsunuz, belki de olmak istemiyorsunuz göz pınarlarınıza hücum eden yaşlara…

Bazen söz bitiverir… Ve saatlerce konuşmanın, yazmanın anlatamadığını suskunluk ifade eder en güzel şekliyle..

Kitaba dair yazacak fazlaca bir şey bulamıyorum. Çünkü her türlü kaygıdan uzak, samimiyetle ve olabildiğince yalın bir dille kaleme alınmış.

Kitap sadece bir hatırat değil.. Aynı zamanda oldukça doyurucu tarih bilgisi ve geleceğe dair isabetli tahlilleri de içeriyor..

Mevlana Celaleddin “Testide ne varsa dışına o sızarmış” diyor.. YOLBAŞI bu sözün canlı bir tecellisi sanki.. Ve iki kapak arası bir kitap değil, TÜRKLÜK SEVDASIYLA yanıp tutuşan bir yürek…

İki şeyden eminim…

Birincisi kitabı elinize aldığınızda, bitirmeden asla bırakamayacaksınız..

İkincisi, sizde mutlaka tam teşekküllü bir sırt çantası hazırlayacaksınız…

Ve kitabın adı neden YOLBAŞI? sorusuna vereceğiniz cevap yüreğinizdeki, zihninizdeki düğümleri çözecek birer birer....

Okuyunuz.. okuyunuz ki hakitatler gizli kalmasın...

Ve unutmayınız ki..

“Erişir fethe, fedaisi olan davalar…”

YamanTurk

Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 09/11/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

KİTAP TAVSİYELERİ Empty KAN FIRTINASI

Mesaj tarafından YamanTurk C.tesi Kas. 10, 2007 3:32 am

KİTAP TAVSİYELERİ KAN_FIRTINASI

Bütün bu olmazların olduğu dakikalarda Hocalı meydanının diğer tarafında tek kale bir futbol maçı hazırlığı vardı. Oyuncular oldukça iddialı ve bir o kadar da istekliydiler. İki kesik kadın başını kale direği yapmışlar ve bu arada bir top arayışına girmişlerdi.

Traşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:

- Asiga maz çuni yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü…

Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vuruyor, vuruyorlardı…

Ve dünya, dönmeye devam ediyordu

Bu acıya yer ve gök nasıl dayandı!.. Canlı cansız varlıklar niye hareketlenmedi acaba!.. Yıldızlar birbirine çarpıp dünyanın başına niye yağmadı!.. Hızarla kollar, ayaklar kesilirken, güneş niye parçalanmadı!.. İnsanlar teneke gibi katlanırken, gökkubbe niye dürülmedi!.. Bebek, boyu kadar bıçakla annesinin memesine şişlenmişken, dağlar niye yürümedi!.. Yavrular kazanlara atılırken, denizler niye kaynamadı!.. Hazangül karlar üstünde bebeği ile uzanmışken, ay niye sönmedi!.. Bir kasırga çıkıpta yer yüzündeki bütün binaları niye temelinden söküp de göklere savurmadı!.. Hani özlem ve hasretle beklenen o kutlu gün niye gelmedi!.. Kıyamet!..

Hayır, canlı, cansız eşya ve bütün mahlukat, yerküre tarihinin bu ağır imtihanında sınıfta kalmıştı.

Ermenilerin elinden kurtulanlar, saatler sonra çevre köylere ulaştığında ise kötü haber duyulmuş oluyordu.

Evet bu dehşetle okuduğunuz satırlar bir kurgu değil. Gerçeğin, Ermeni gerçeğinin ta kendisi. Ülkücü Yazar Yusuf Hocanın o günleri anlattığı KAN FIRTINASI aldı eserinde bu cümlelerle anlattığı ve fotoğraflarla belgelediği o kara günde; Azerbaycan da, Hocalı;da, insanlık tarihinde eşine ender rastlanacak bir barbarlığa imza atmıştı Ermeniler. Harda Türk varsa oralıyam; sözünü şiar edinen bir avuç ÜlkücüNün yüreğine bomba gibi düşmüştü bu ve benzeri haberler.

Ülkücü Teşkilatbirbiri ardına yayınladıkları bildiriler, astıkları pankartlar ve tertipledikleri mitingler ile kamu oyunun dikkatini bu bölgeye çekmeye çalışırken, çok daha somut adımlar da atılıyordu şüphesiz. Bir yandan Ankara; da bir milyon Ülkücünün katılımıyla ERMENİSTAN I TELİN MİTİNGİ; tertip edilirken, diğer yandan gönüllü Ülkücülerden müteşekkil özel bir ekip Azerbaycan topraklarına ulaştırılıyordu. Başbuğ Alparslan Türkeşin düşü aslında sadece Türkiyeden değil, Atayurdumuzun dört bir yanından gelecek TÜRKLÜK SEVDALISI yiğitlerden özel bir güç oluşturmaktı. Bu büyük düşün tohumları da öncü güç olarak giden kendi seçtiği Ülkücüler tarafından atılacaktı. Türk; ün olduğu her yeri vatan bilen Ülkücüler; in elbette Odlar Yurdu Can Azerbaycanda yaşananlar karşısında suskun kalmaları beklenemezdi.

ÜlkücüTürklük Sevdasını anlamlandırmakta güçlük çeken dışımızdakiler tarafından bu konu çoğu zaman gündeme getirildi. Bu konu üzerine kitaplar bile yazıldı. Ancak yazılanların hiç biri somut verilere dayanmıyordu. Öyle ki, ömrünün hiçbir safhasında Azerbaycan’da bulunmamış rahmetli Abdullah Çatlı bile bu ülkede yani Azerbaycan; da darbe girişiminde bulunmakla suçlanıyordu.

Hatta dün gibi hatırlıyorum. O günlerde sosyalist bir dergi SİLAHLI ÜLKÜCÜLER NAHCİVANDAbaşlığıyla ortalığı yaygaraya vermişti. Dergi sayıları yirmi bini aşan Ülkücülerin Azerbaycanda ihtilal yapacaklarını iddia ediyordu.

Bu enformatik bombardıman içerisinde, Ülkücü Yazar Yusuf Ziya ARPACIK, ya da Ülkücü Hareket içerisinde bilinen, tanınan ismiyle Yusuf Hoca mın kaleme aldığı ve baskıdan önce okuma fırsatı bulduğum KAN FIRTINASI adlı eserin bu alandaki boşluğu dolduracağını düşünüyorum.

Zorunlu ikametgahı taş medreseden çıkar çıkmaz, sabrını, çilesini azık eyleyip yollara düşen Yusuf Hoca bu kitabıyla yakın tarihe ışık tutuyor ve pek çok bilinmeyeni yalın Türkçesiyle gözler önüne seriyor.

Doğrusu bir savaşçının, kaleminin böylesi hassas olacağını hiç düşünmemiştim. Ancak Yusuf Hoca kalemiyle adeta Hz. Mevlana’ nın testide ne varsa dışına o sızarmış sözünü doğruluyor. Kitabın kapağını açtığınızda kendinizi adeta bir başka iklimde buluyorsunuz. Zaman içerisinde tılsımlı bir yolculuğa çıkıyorsunuz.

Kitaba dair fazlaca bir şey söyleyecek değilim. Tıpkı önceki iki eseri BAŞEĞMEDİLER ve YOLBAŞI nda olduğu gibi, bu eseri de tanımlayabilecek en güzel cümle şüphesiz İKİ KAPAK ARASI BİR KİTAP DEĞİL BİR YÜREK

Maltadan SAVALAN' a uzanan soylu kavgayı, bu kavganın YOLBAŞÇISINI ve TURAN SOYLU YİĞİT SAVAŞÇILARINI minnetle selamlıyorum..

Vesselam

YamanTurk

Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 09/11/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

KİTAP TAVSİYELERİ Empty ASLINDA HİÇ KİMSE UYUMYORDU

Mesaj tarafından YamanTurk C.tesi Kas. 10, 2007 3:35 am

KİTAP TAVSİYELERİ Kkp


Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan misali, yıllardır avamı meşgul eden bir diğer soru daha vardır bilirsiniz.. "Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?".. Hangisinin daha çok bildiği hususunda fikir yüretecek değilim ancak çok iyi bildiğim birşey var. Yıllardır ülkeyi idare eden dirayetsiz iktidarlar yüzünden bırakın çok gezmeyi, işimizden evimize gitmekte bile zorluk çektiğimiz şu günlerde kimsenin "çok gezebileceğini" sanmıyorum.. En azından benim "çok gezecek" kadar ne vaktim, ne de param var...

Eee, olup bitenlere de "fransız" kalmamak için geriye tek bir alternatif kalıyor. Okumak.. okumak.. yine okumak. Türkiye gibi herşeyin aleni yapıldığı bir ülkede olanı biteni anlamak için "enformasyon yağmuru" altında, alıcılarınızı açık tutmak yeterli aslında.. Zaten istihbaratında yüzde sekseni açık enformasyon değil midir? İşte malum sebeplerden dolayı çok gezemediğimizden olsa gerek, yeni çıkan yayınları takip etmek benim için büyük bir zevk.. Ve pek tabi ekonomik imkanlar ölçüsünde öncelik derecelerini belirleyerek, onları satın alarak özümsemek ve sonra da özenle arşivime yerleştirmek..

Bunların içinde ilginç bulduklarımı ve okunmasında fayda bulunduğunu müşahede ettiklerimi, bundan böyle siz ülküdaşlarımla buradan paylaşmak niyetindeyim... İlk olarak Emekli Albay İsmail TANSU tarafından kaleme alınan "ASLINDA HİÇ KİMSE UYUMUYORDU" adını taşıyan; 294 sayfalık oldukça hacimli bir eser... Kitabı ilginç kılan olay hem konusu, hem yazarı ve bunlara paralel olarak da ismi...

İsmail TANSU, 1958 yılında kurulması öngörülen "KIBRIS TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI" nın kuruluş projesini hazırlamakla görevlendirilmiş ve General Daniş KARABELEN tarafından bu projenin uygulanmasına ve koordinasyonuna TMT GENEL BAŞKAN YARDIMCISI olarak memur edilmiştir.. Ayrıca yazar bu görevinin yanısıra; Irak'ta Askeri İhtilalin yapıldığı 1958 günü, Genelkurmay 2. Başkanı Salih COŞKUN' un planladığı; Irak Kralı Faysal, Veliaht Prens Abdülillah ve Başbakan Nuri Sait Paşa'nın kurtarılmaları için yapılan hava operasyonuna katılmıştır.. Kitabın isminin hikayesini yazarın kendi ağzından dinleyelim:"İngiltere'nin Kıbrıs'tan çekilmesinden sonra Ada'nın geleceğinin ve statüsünün nasıl olacağının belirlenmesi için yapılan uluslararası diplomatik müzakerelerin bir sonuca bağlanamaması ve sürünceme de kalması karşısında, Kıbrıs' daki milli duyguları uyanık Türkler birbirlerine endişe ile soruyorlardı: EOKA karşısında bizimkiler ne yapıyorlar? Uyuyorlar mı? bu haklı sorunun cevabı o zaman verilemezdi. Bizimkiler de uyumuyorlardı. Yapılmakta olanların gizliliği titizlikle korunuyordu ve açıklanması yasaktı. Bu sorunun cevabı yedi yıl süren bir suskunluktan sonra 21 Aralık 1963 yılında verildi. Gerçek şu ki; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 1958 yılı başında EOKA' ya karşı TMT (TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI)' nın kurulmasına izin vermişti. Teşkilatı kurmayı üstlenen GENEL KURMAY ÖZEL HARP DAİRESİ' nin uzman subayları da Kıbrıs' a giderek TMT' yı kurmuşlardı. İşte görülüyor ki; ASLINDA HİÇ KİMSE UYUMUYORDU ."

Kitabın konusu anlaşılacağı üzere "KIBRIS' IN KUVVA-İ MİLLİYESİ" TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI... 1958 yılından günümüze kadar TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI' nın kuruluşu, faaliyetleri, yöneticileri.. ve bunun yanısıra TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATINA köstek olan sözümona devlet adamları... BOZKURT kod adlı Albay Mustafa VURUŞKAN liderliğinde teşkilatlanan TMT' nin destanlaşan mücadelesini zevkle okuyacağınızdan hiç şüphem yok...Kitabı ÜLKÜCÜ HAREKET açısından daha bir önemli kılan husus ise, E. Albay İsmail TANSU' nun Rahmetli BAŞBUĞUMUZ ALPARSLAN TÜRKEŞ ili ilgili tespitleri ve 1960 yılından bu yana ilk kez açıkladığı önemli gerçekler... Dilerseniz sözü yeniden yazara bırakalım:

TÜRKEŞ' E KURULUŞUMUZUN TANITIMI

" Türkeş'le daha önceden tanışıyordum. Fakat dostluğumuz TMT ile başlamıştı. O da öteki ihtilalci subaylar gibi teşkilatımızı tanımıyordu. Bir arkadaşım tarafından bana bu haber iletilince hemen harekete geçmeye karar verdim ve bulunduğu makamı gözönünde bulundurarak Türkeş'i ziyaret etmeye karar verdim. .................. Türkeş anlattıklarım üzerine şaşkınlığını gizleyememiş "şimdi herşey anlaşılıyor" diyerek memnuniyetini dile getirmişti. Türkeş, TMT'nin o günkü gücü ve ulaştığı noktayı öğrenince heyecanını gizleyememiş ve şöyle konuşmuştu : "Biliyormusun Tansu; ben Kıbrıs kökenliyim. Orada doğdum ve liseyi orada okudum. Bu bakımdan orada bir TMT' nin var oluşundan gurur duydum. sizi ve arkadaşlarınızı içtenlikle kutluyorum.. Şimdi İsmail Bey kardeşim Emret! Halen ihtiyacınız olan hususların bir listesini şimdi bana ver. Gereğini yapacağım. Bundan sonra çalışmalarınız hakkında bana muntazaman bilgi verin. Artık arkanızda bende varım. Kapım size daima açıktır."

TÜRKEŞ'TEN İLK DESTEK

- Silah sevkiyatına devam edilmesi için cins ve miktarını belirleyeceğiniz silahların tahsisi, Kıbrıs'ta TMT' na 10 muazzaf subay gönderme planımızın uygulanmasına izin verilmesi.

- Ankara'da ki karargahımız hizmetleri için iki özel otomobil satın alınması.

- Dışişleri Bakanlığı'ndan yeni ödenek tahsisi.

- İlişkide bulunduğumuz Bakanlar ve Genelkurmay Başkanı'nın desteklerine eskiden olduğu gibi devam olunması. Türkeş bu isteklerimizin hepsini sağlamıştı. TMT giderleri için istediğimiz ödeneğin makul bir süre içinde ödenmediğini öğrenmesi üzerine, İhtilal Hükümetinin Dışişleri Bakanı Selim SARPER' i makamına çağırarak benim yanımda hesap sormuştu. Dışişleri bakanı Türkeş'in karşısında sarsılmış, cevap vermekte zorlanmıştı. Neticede ödenek aynı gün sağlanmıştı. 27 Mayıs 1960' tan itibaren TSK' nin, TMT' na destek verme işini üstlenen Türkeş, TMT' nin örgütlendirilmesi ve silahlandırılmasının, kesintiye uğramadan devamlılığını sağlayan hizmetleri ile, TMT' na kanat gerenlerden biri olarak, TMT tarihindeki şerefli yerini alacaktır."

Kitabın bir bölümünde ise E.Albay İsmail TANSU yıllar sonra tarihi bir gerçeği bakın nasıl açıklıyor:

TÜRKEŞ'E İHTİLAL İHBARCILIĞI SUÇLAMASI VE YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKAN GERÇEK

İdeolojik görüş farklılıkları nedeniyle aşırı derece de Türkeş karşıtı olan ve O'nu yazılarında fırsat buldukça ırkçılık ve faşistlikle suçlayan Uğur MUMCU 6 Aralık 1978 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "TÜRKEŞ VE İHBARCILIK" başlıklı yazısında şöyle diyor:

- Türkeş eski arkadaşı Talat AYDEMİR' i ihbar etmiş ve Türkeş' in ihbarcılığı mahkeme kararlarına yansımıştır.

- Türkeş mahkemede, ahiren bir ihtilal olacağı malumatını bir şahıstan aldığını ifade etmiş ve fakat bu şahsın kim olduğunu hiçbir zaman açıklamamıştır. Bu mahkeme kararını hatırlatmamızın nedeni, Türkeş'in gerektiğinde en yakın arkadaşını bile ihbar etmekten kaçınmayan bir yapıda olduğunu sergilemektir.

Bu yazıları ile Ülkücüleri Türkeş'e karşı kışkırtmak istediği anlaşılan sol görüşlü Uğur MUMCU, acaba Talat AYDEMİR' in başarısızlığına sebep olduğu için mi Türkeş'e bu kadar kızıyor ve kötülüyordu? veya başarılı olsa idi "Tito'nun sosyalizm modelini" uygulamayı düşünen Talat AYDEMİR' in başarısızlığı karşısında hayal kırıklığına uğradığı için mi 15 yıl sonra hala bu kadar öfkeli idi? Mumcu; bir yandan ihtilal olacağını hükümete duyurdu ve en yakın arkadaşını ele verdi diyerek Türkeş'i en ağır şekilde "ihbarcılık"la suçlarken, öte yandan mahkemede ihtilal olacağını kendisine bildiren şahsın adını hakim ve savcının tüm ısrarlarına rağmen, güç bir durumda bulunduğu halde, açıklamama mertliği göstermesini görmezlikten geliyor. Mumcu'nun bu çelişkili tavrı Türkeş'e biraz haksızlık ve insafsızlık olmuyor mu? Şimdi gelelim Türkeş'in askeri mahkemede adını açıklamadığı şahsın kim olduğuna: Uğur MUMCU keşke sağ olsa idi de aşağıdaki açıklamamı okuyup meraktan kurtulsaydı. Türkeş'in mahkemede ele vermediği ve onunda başını derde sokmadığı şahıs ben idim. Mahkeme sırasında hakimin "ismini açıklamak istemediğiniz şahıs niçin hükümet makamlarına haber vermedi de size haber verdi ?" şeklindeki sorusunu şöyle cevaplamıştı:"Çünkü o arkadaşım bana güveniyordu"

Yukarıda kısa pasajlar vererek tanıtmaya çalıştığım kitabı tüm arkadaşlarıma tavsiye ediyorum...

Okuyunuz.. okuyunuz ki; gerçekler saklı kalmasın...

Selam, dua ve aminlerimle..

YamanTurk

Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 09/11/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

KİTAP TAVSİYELERİ Empty 12 SANIK, 12 TANIK

Mesaj tarafından YamanTurk C.tesi Kas. 10, 2007 3:38 am

KİTAP TAVSİYELERİ 12sanik

“Sende en iyi neyse dostuna onu ver” sözünü kendine şiar edinen bir gönüldaşım, doğum günümde beni en çok sevindirecek hediyeyi getirdi bana sağolsun. Alper URUŞ tarafından kaleme alınan 12 SANIK, 12 TANIK adlı kitabı. Kitap aslında bir 12 EYLÜL TAHLİLİ… Ama doğrusunu söylemek gerekirse bugüne dek okuduklarımdan çok farklı ve bir o kadar da etkileyici.
Kaldı ki ben 12 Eylül ihtilali üzerine yazılmış eserlerin tamamına yakınını, ideolojik hiçbir ayrım yapmadan okuyup arşivledim desem yalan olmaz.

Bazı şeyler vardır ki, tarifi imkansızdır. Yaşamayan bilmez, dillendiremez. Rahatlıkla söyleyebilirim ki; ne ünlü sosyologlar, ne de akademisyenler, 12 Eylül’ü en güzel tahlil ve analiz edenler, o süreçte yaşananları en güzel anlatanlar hiç şüphe yok ki, 12 Eylül ü yaşayanlardır.

Düşünün bir kere, diş hekiminin koltuğuna oturmak için bile psikolojik destek alan bir yazar, kerpetenle dişleri çekilen birinin acısını ne kadar anlatabilir? Ya da boğaza nazır yalısında viskisini yudumlayan bir gazeteci, bir metrekarelik hücresinde çırılçıplak olduğu halde tazyikli su ile ıslatılan insanın hissettiklerine ne kadar tercüman olabilir?.

Kitap, adından da anlaşılacağı gibi o dönemi yaşayan, o ateş çemberinin içinden geçen 12 kişiyle yapılan söyleşiden oluşuyor.

Altı Ülkücü ve altı Devrimci…

Kimler yok ki..

Ülkücü Hareketin Bayraklaşmış ismi Yusuf Ziya ARPACIK, Doğu’nun Başbuğu Yılma DURAK, o dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muhsin YAZICIOĞLU, MHP Eğitim Sorumlusu Namık Kemal ZEYBEK, Ülkücü Hareketin yaşayan efsanesi Kadir Mahir DAMATLAR, o dönemin MHP Genel Sekreter Yardımcısı Yaşar OKUYAN..

Sol kesimden, THKO kurucularından Mustafa YALÇINER, eski TKP Kars İl Sekreteri Veysel UÇUM, eski DEV-GENÇ İstanbul İl Başkanı Celalettin CAN, eski TDKP Merkez Komite üyesi Gökalp EREN, DEV-YOL davasının 8 numaralı sanığı Tayfun MATER ve eski TKPML-TİKKO MK üyesi İbrahim ÜNAL…

Kitabın konukları bir dönemin en aksiyoner insanları olsa da, bazı bölümlerini okurken, ılık gözyaşlarımın kitabın sayfalarına damlamasına engel olamadım. Belki de olmak istemedim. Bazı bölümlerde ise acı bir gülümseme yayıldı dudaklarıma gayri ihtiyari. Cezaevinde gördüğü elektrikli işkenceler neticesinde vücudu bağışıklık kazanan Mahir Babanın, yıllar sonra şifa bulmak için gittiği hastanede tedavi maksadıyla kendisine verilen elektriği hissetmeyişi ve bu durumu doktoruna “küçükken parmaklarımı prize sokmuşum” diyerek izah etmeye çalışması gibi..

Ya da gördüğü onca işkenceye bana mısın demeyen, ama çoraplarının kan içinde kalmasına fena halde bozulup “açın menim hücremi, çoraplarımı yıkayacağım. Meni buraya neden getirmişseniz..” diye gardiyanlara meydan okuyan Erzurum’ lu Nihat Hoca’ nın hikayesi gibi.

Uzun lafa gerek yok. Aslında yazarın ithaf cümlesi her şeyi izah ediyor.

“Ülkesi için ötekini tanımadan ölümü göze alıp, kırılan beş bin fidana…”

Ben de altına imzamı atıyorum..

Mutlaka okumalısınız…

12 TANIK, 12 SANIK
Alper URUŞ
Detay Yayınları
Tel:0 (212) 445 46 75
e-posta: detay@detaygroup.com

YamanTurk

Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 09/11/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

KİTAP TAVSİYELERİ Empty Geri: KİTAP TAVSİYELERİ

Mesaj tarafından Selenga C.tesi Kas. 10, 2007 4:54 pm

KİTAP TAVSİYELERİ 6324995_0

Tarihi sevenlere ve özellikle Abdülhamid'i sevenlere tavsiye edeceğim mekemmel bir kitap mutlaka okumalısınız. . .

''Beni edebiyata ve edebiyatçılara düşman sanırlardı,Halbuki ben edebiyatın değil edepsizliğin,edebiyatçıların değil edepsizlerin düşmanı idim''

Sultan 2.Abdülhamid.
Selenga
Selenga

Mesaj Sayısı : 47
Yaş : 37
Nerden : Osmanlı'dan
Meslek/Hobiler : Öğrenci
Kayıt tarihi : 09/11/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz