AKLA ZİYAN SORULAR
1 sayfadaki 1 sayfası
AKLA ZİYAN SORULAR
Çölde ağır aksak ilerleyen bedevi, sıcakta azimli bir şekilde yürüyen karıncayı görünce şaşırmış ve sormuş:
- “Hayırdır nereye böyle?” Karınca cevaplamış: “Hacca gidiyorum..” Bedevi’ nin şaşkınlığı daha da artmış ve gülerek yeniden sormuş: “Bu halinle mi?” Karınca hiddetlenmiş bu sefer: “Evet.. Varamazsam da uğrunda ölemem mi? “
Bizim ki de o hesap..
Nemrut’ un ateşine gagasıyla su taşıyan serçe misali “safımız belli olsun” kabilinden zaman zaman assak da kalemimizi, hicretimiz yine ona oluyor.
Fuzuli yüreğimize tercüman: “Söylesek tesiri yok, sussak gönül razı değil..”
Ama “zaferle değil, seferle” yükümlüyüz deyip, öfkemizi azık eyleyip yine düşüyoruz yollara. Allah encamımızı hayreylesin.
Seçimlerden sonra kalemi elime almadım, yazmak istemedim, içimden bir şey yapmak gelmedi. Kırgınlık, kızgınlık ya da şaşkınlıktan değildi bu. Yorgunluktan hiç değil. Belki ince bir sitem, belki serzeniş ne derseniz deyin.
Lakin; öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, olanlara şahit olup da bir şekilde paylaşmasam sanırım dert olur ve bu dert içten içe yer beni. Cumhurbaşkanlığı seçimiydi, Bakanlar Kuruluydu falan derken, asıl gündem olması gereken konular hep ötelenip duruyor.
Teşbihte hata olmazmış, evin pisliği hep halının altına süpürülüyor. Ama artık öylesine büyüdü, öylesine büyüdü ki, halı falan örtmüyor. Bırakın evi, bütün ülkeyi baştan sona ağır ve pis bir koku kapladı ki sormayın gitsin.
Ülkemizde yasalar çerçevesinde kurulmuş, legal bir siyasi parti olan DTP’ nin -ki gerçekte PKK terör örgütünün askerlik şubesi gibi çalıştığı herkesin malumu- üstelik ülkenin bağımsızlığı için namus ve şerefleri üzerine yemin etmiş milletvekilleri, daha kürsüdeki seslerinin aks-i sedası kulaklardan silinmeden bulundukları her ortamda “bölücülük ve nefret tohumları” serpiştirmeye başladılar. Meydanı boş bulan andavallar önce küçük manevralarla nabız yokladılar baktılar ki, kimseden ses seda çıkmıyor başladılar salvoya.
Bizim boyalı basın, hoşgörü ve demokrasi mavallarıyla koca bir milleti uyutmaya çalışadursun, onlar ihanetlerinden taviz vermeden yine bildiklerini okumaya devam ettiler.
TSK’ ya bölücü mü demediler?
Geberen terörist leşlerini sahiplenip şehit mi ilan etmediler?
İmralı’ da ki terörist başını kutsayıp önder mi ilan etmediler?
Devletin Başbakanı’ na “Erdoğan şaşırma, bizi dağa çıkarma” diyerek tehditler mi savurmadılar?
Hepsini bir yana koyun, Türkiye Cumhuriyeti Devletini düşman ilan edip, açıkça savaş mı ilan etmediler ?
Bu nasıl bir trajedi?
Ve yahut bu nasıl bir komedya?
Bu ülkede, vatan hainlerinden hesap soracak, ehl-i vatan, ehl-i namus bir Allahın kulu, ya da bir kurum, bir kuruluş yok mudur?
Bu ülkenin kendini koruyacak refleksi ve kanunları yok mudur?
Varsa bu kanunları uygulayacak, hesap soracak mekanizmalar nerede?
Mardin’ de, Diyarbakır’ da, İstanbul’ da ve hatta Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkenti Ankara’ da Devlete kafa tutan bu çıyanların başını ezecek bir kurum yok mu?
Bizim ödediğimiz vergilerle ceplerini dolduran bu hainler korosunun sesleri ne zaman kesilecek.?
Sorular..
Akla ziyan sorular.
Şehit cenazesinin kamyonet kasasında, terörist leşlerinin donanımlı ve resmi plakalı ambulanslarla taşındığı bir ülkede bu sorular daha çok sorulur ve çoğaltılabilir..
Cevap verecek olanlar, neredesiniz?
Allah izin verirse bu dünyada, ömrümüz yetmezse mahşerde iki elimiz yakanızda bilesiniz…
Allah fitne ve bölücülük ateşini körükleyenleri ve onlardan ziyade bu ateşe susarak destek olanları “Kahhar” ismiyle kahreylesin..
Vesselam..
- “Hayırdır nereye böyle?” Karınca cevaplamış: “Hacca gidiyorum..” Bedevi’ nin şaşkınlığı daha da artmış ve gülerek yeniden sormuş: “Bu halinle mi?” Karınca hiddetlenmiş bu sefer: “Evet.. Varamazsam da uğrunda ölemem mi? “
Bizim ki de o hesap..
Nemrut’ un ateşine gagasıyla su taşıyan serçe misali “safımız belli olsun” kabilinden zaman zaman assak da kalemimizi, hicretimiz yine ona oluyor.
Fuzuli yüreğimize tercüman: “Söylesek tesiri yok, sussak gönül razı değil..”
Ama “zaferle değil, seferle” yükümlüyüz deyip, öfkemizi azık eyleyip yine düşüyoruz yollara. Allah encamımızı hayreylesin.
Seçimlerden sonra kalemi elime almadım, yazmak istemedim, içimden bir şey yapmak gelmedi. Kırgınlık, kızgınlık ya da şaşkınlıktan değildi bu. Yorgunluktan hiç değil. Belki ince bir sitem, belki serzeniş ne derseniz deyin.
Lakin; öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, olanlara şahit olup da bir şekilde paylaşmasam sanırım dert olur ve bu dert içten içe yer beni. Cumhurbaşkanlığı seçimiydi, Bakanlar Kuruluydu falan derken, asıl gündem olması gereken konular hep ötelenip duruyor.
Teşbihte hata olmazmış, evin pisliği hep halının altına süpürülüyor. Ama artık öylesine büyüdü, öylesine büyüdü ki, halı falan örtmüyor. Bırakın evi, bütün ülkeyi baştan sona ağır ve pis bir koku kapladı ki sormayın gitsin.
Ülkemizde yasalar çerçevesinde kurulmuş, legal bir siyasi parti olan DTP’ nin -ki gerçekte PKK terör örgütünün askerlik şubesi gibi çalıştığı herkesin malumu- üstelik ülkenin bağımsızlığı için namus ve şerefleri üzerine yemin etmiş milletvekilleri, daha kürsüdeki seslerinin aks-i sedası kulaklardan silinmeden bulundukları her ortamda “bölücülük ve nefret tohumları” serpiştirmeye başladılar. Meydanı boş bulan andavallar önce küçük manevralarla nabız yokladılar baktılar ki, kimseden ses seda çıkmıyor başladılar salvoya.
Bizim boyalı basın, hoşgörü ve demokrasi mavallarıyla koca bir milleti uyutmaya çalışadursun, onlar ihanetlerinden taviz vermeden yine bildiklerini okumaya devam ettiler.
TSK’ ya bölücü mü demediler?
Geberen terörist leşlerini sahiplenip şehit mi ilan etmediler?
İmralı’ da ki terörist başını kutsayıp önder mi ilan etmediler?
Devletin Başbakanı’ na “Erdoğan şaşırma, bizi dağa çıkarma” diyerek tehditler mi savurmadılar?
Hepsini bir yana koyun, Türkiye Cumhuriyeti Devletini düşman ilan edip, açıkça savaş mı ilan etmediler ?
Bu nasıl bir trajedi?
Ve yahut bu nasıl bir komedya?
Bu ülkede, vatan hainlerinden hesap soracak, ehl-i vatan, ehl-i namus bir Allahın kulu, ya da bir kurum, bir kuruluş yok mudur?
Bu ülkenin kendini koruyacak refleksi ve kanunları yok mudur?
Varsa bu kanunları uygulayacak, hesap soracak mekanizmalar nerede?
Mardin’ de, Diyarbakır’ da, İstanbul’ da ve hatta Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkenti Ankara’ da Devlete kafa tutan bu çıyanların başını ezecek bir kurum yok mu?
Bizim ödediğimiz vergilerle ceplerini dolduran bu hainler korosunun sesleri ne zaman kesilecek.?
Sorular..
Akla ziyan sorular.
Şehit cenazesinin kamyonet kasasında, terörist leşlerinin donanımlı ve resmi plakalı ambulanslarla taşındığı bir ülkede bu sorular daha çok sorulur ve çoğaltılabilir..
Cevap verecek olanlar, neredesiniz?
Allah izin verirse bu dünyada, ömrümüz yetmezse mahşerde iki elimiz yakanızda bilesiniz…
Allah fitne ve bölücülük ateşini körükleyenleri ve onlardan ziyade bu ateşe susarak destek olanları “Kahhar” ismiyle kahreylesin..
Vesselam..
YamanTurk- Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 09/11/07
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz